İş hayatına yeni başladığım yıllarda, bildiklerime ve kendime çok güvenirdim.

Ben birincilikle mezun olmuştum, akıllıydım, çok iyi işler yapabilirdim.

Bu nedenle iş yerinde birisi benden daha iyi olduğunda, takdir edildiğinde üzülürdüm. Ben niye yapamadım diye.. Onu takdir ediyorlar, beni neden etmiyorlar diye..

Tuhaf bir rekabet duygusu vardı..Birilerinden daha iyi olmalıydım, kendimi göstermeliydim vs.

Deneyim kazandıkça ve ben de büyüdükçe, bunun bize okul hayatımız boyunca pompalanan “kaç aldın, kaçıncı oldun, bilmem kim kaç aldı” baskıları nedeniyle olduğunu fark ettim. Ve kendi içimde büyük bir değişim yaşadım.

İş hayatında “ben başardım” yerine; “biz nasıl başarabiliriz?” var olmalıydı..

“Kişilerle rekabet” için çabalamak yerine; kendi güçlü yanlarımızı başarılı olmak için nasıl kullanmalı kısmına kafa yorunca, daha tatminkar oluyorduk..

Fikirlerimizi kendimize saklayıp, “ben yapıcam” yerine, “gel şu fikri birlikte büyütelim” demekti fark yaratan..

Bugün, bazı iş arkadaşlarımız ya da yöneticilerimiz hala bu noktaları keşfetmemiş olabilir, bilmiyorum..

Ancak daha mutlu ve başarılı çalışanların bu farkındalıkla yol aldıklarını da adım gibi biliyorum 🙂

Tavsiye :   Nasıl Şanslı Olunur?

Bloga e-posta ile abone ol

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.